Obsesif davranış bozukluğu olan, İstanbul Polis Teşkilatı eski müfettişi Galip Derviş, İstanbul Belediye Başkan Adayı’na yapılan ve bir korumanın ölümüyle sonuçlanan suikasti araştırmak için, 4 yıl sonra ilk kez, danışman olarak göreve çağırılır. Derviş, yeniden bir vaka üzerinde çalışmanın heyecanını yaşarken, bir yandan da takıntı ve fobilerini baskılayarak, teşkilata geri dönme şansı yakalamaya çalışacaktır. Bu konuda en büyük destekçisi ise, 3 yıldır yanından ayrılmayan hemşiresi ve yardımcısı Hülya olacaktır. Galip Derviş, olağanüstü yeteneği, enteresan korku ve takıntılarıyla türlü komikliklere sebep olurken, Hülya, onu zaman zaman dizginleyecek, yeri geldiğinde ise savunacaktır. Bu garip ikili “öldürülen koruma” dosyasını araştırırken, Derviş, aslında asıl hedefin Başkan Adayı olup olmadığı konusunda şüpheye düşecektir.
Galip Derviş, eski müfettiş Mithat Akman’ın ortadan kaybolan eşini bulmak için gönüllü olur. Ancak kendisinden evvel meşhur falcı Şuşu, merhumun cesedini esrarengiz bir şekilde buluverir. Görünüşe göre kadın basit bir trafik kazası sonucu ölmüştür. Ancak Derviş, her zamanki gibi şüpheci davranarak, işin aslını ortaya çıkarmaya kararlıdır. İzleri sürerek müfettişin karısını öldürmüş olabileceğini düşünse de, ‘şüphelinin’ konumundan dolayı Emniyet’tekiler Derviş’i temkinli olması için uyarmaktadır. Derviş’in çıkış noktası falcı Şuşu’dur ancak, Şuşu’nun iddia ettiği gerçeküstü hikayeler Derviş’i çileden çıkarmaktadır.
Ünlü Savcı Lale Safranoğlu kendi evinde öldürülür. Olay esnasında güvenlik görevlileriyle yaptığı telefon görüşmesinde, eve giren kişinin meşhur müteahhit ve bankacı Hamdi Dönmez (Ezel Akay), nam-ı diğer Fil Hamdi olduğunu söylemiştir. Bir obez olan Fil Hamdi’nin gerçek katil olduğunu, görgü tanıklarının ifadeleri de desteklemektedir. Ancak Fil Hamdi, son on yıldır ne yatağından kalkmış, ne de evden dışarı çıkmıştır. Bu cinayeti onun işlemesi neredeyse imkansızdır. Emniyettekiler olayı çözmek için Galip Derviş’ten yardım ister ancak, Derviş ve Fil Hamdi arasında tatsız bir mazi vardır. Derviş’in merhum eşi Belgin’i, kendi aleyhinde yazdığı haber yüzünden dava eden Fil Hamdi, Derviş ve Belgin’in evlerini kaybetmesine sebep olmuştur. Fil Hamdi bu geçmişi kullanarak Derviş’i rahatsız edecek ancak, tüm engellere rağmen Derviş, Fil Hamdi’yi köşeye sıkıştırmayı başaracaktır.
İstanbul, 5.4 şiddetindeki depremle sarsılır. Milyar dolarlık servetin sahibi, ünlü hayırsever Hakan Erim, depremde hayatını kaybeder. Erim’in eski hemşiresi ve kurduğu yardım vakfının üyesi olan Hülya, bu üzücü haberi Derviş’in evinde alır. Derviş de deprem sırasında disosiyatif atak geçirip, kimsenin anlayamadığı bir dilde konuşmaya başlamıştır. Başsağlığı sırasında, Hakan Erim’in cinayete kurban gittiğini hemen anlasa da, tuhaf dilinden dolayı derdini kimselere anlatamaz. Bu arada evlerine giremeyen Hülya ve ailesi, Derviş’i de alıp Hülya’nın kardeşi Nazan’ın (Eylem Yıldız) evine yerleşirler. Aile, kendi iççatışmalarıyla birbirini yerken, hiç kimse, ortalarda dolanan katilin şimdi de Hülya’nın peşine düştüğünü fark etmez.
Türkiye’nin en çok izlenen dizisi ‘İpucu’nun starı Zafer Uzungöl’ün (Memet Ali Alabora), boşanmakta olduğu karısı Şebnem’in cinayetinden, kendisini aklaması hiç de zor olmaz. Galip Derviş’in ise bu konuda derin şüpheleri vardır ancak, bu kez savını kanıtlaması imkânsız gibidir. Keza önünde büyük bir engel vardır. Derviş, İzzet’inden Hülya’sına kadar, herkesi karşısına aldığı bu davada, haklılığını ispat edebilecek midir? Yoksa bu kez yenilgiyi kabul mü edecektir? Suçunu itiraf eden takıntılı hayran Ayşegül ( Devin Özgür Çınar), gerçekten katil midir? Dahi dedektifimiz, yoksa ilk kez yanılmakta ve sergilediği saplantılı tutumla emniyet teşkilatına geri dönme hayallerine sonsuza kadar veda mı etmektedir?
Eski Emniyet Müdürlerinden Engin Onparmak (Hakkı Ergök) ve sevgilisi Pelin’in yolu, gittikleri sinemanın çıkışında, eli bıçaklı, yüzü maskeli bir gaspçı tarafından kesilir. Engin Onparmak kendini ve sevgilisini koruma refleksiyle, silahını çekip gaspçıyı göğsünden vurur ve öldürür. Engin ve Pelin, yaşadıkları travmayı atlatmaya çalışırken; hadise, ölen gaspçının Türkiye’nin hatta dünyanın sayılı zenginlerinden Faruk Altıyol olduğunun öğrenilmesiyle bambaşka bir hal alır. Artık bütün Türkiye’nin cevap beklediği soru şudur; “Trilyoner bir adam, neden izbe bir sokakta, üç beş kuruş için gasp yapmaya kalkışsın?”. Başkomiser İzzet’in bu soruya cevap bulabileceğini düşündüğü tek isim ise tabii ki Galip Derviş’tir. Sıradan bir gecede, sıradan iki cinayet işlenir. Avukat Kerim Bey ve asistanı Selin, avukatlık bürosunda ölü bulunmuştur. Galip Derviş, her zamanki gibi olayı incelemek için göreve çağrılır. Katil zanlılarından biri yine sıradan bir adamdır. Oldukça çarpıcı olup, Derviş’in aklını başından alan detay, kısa sürede esas zanlı haline gelen Leyla Hanım’dır (Canan Ergüder). Karısının ölümünden beri hiçbir kadınla flört etmeyen Derviş, Leyla Hanım’ı görür görmez çarpılır. Ancak tüm işaretler Leyla’nın sonradan öldürülen diğer zanlı dahil, tam üç kişinin katili olduğu yönündedir. Derviş kimselere itibar etmez, inadına gidip Leyla’nın evinde kalır. Ancak Başkomiser İzzet, Leyla’nın katil olduğuna neredeyse emindir.
Nadir Çavaş, kendi dükkanında antika bir masayı tamir ederken, orta çekmenin arkasına sıkışmış, eski bir kağıt parçası bulur. Bu kağıtta yazılanları, ortağı Selman Teker’e (Teoman Kumbaracıbaşı) okumasıyla olaylar başlar. Notta; 1800’lerdeki bir posta soygununda kaybolan, günümüz değeri 15 milyon lira eden Osmanlı altınlarının saklı olduğu bir evden bahsedilmektedir. Fakat şimdiye kadar bu altınları bu evde bulabilen olmamıştır. Bilmece: Altınlar nerede? Selman Teker’in, bu bilmecenin peşine düşmesiyle, Galip Derviş ve yardımcısı Hülya için yeni bir serüven başlar. Bahsi geçen ev günümüzde, Macide Tümer’in (İclal Aydın) sahibi olduğu, bir ‘Evlilik Terapi Kliniği’dir. Selman Teker, kendinden 18 yaş büyük olan, Ahmet’in annesi Şefika Hanım’la (Hülya Gülşen) evlenir ve bir şekilde kendini kliniğe, yani altınların saklı olduğu eve atar. Onun peşinde olan Galip Derviş ve Hülya’nın, bu eve kimliklerini deşifre etmeden girebilmesi için tek bir yol vardır. Evli olmaları…
Necmi Ertürk, yıllarca Belediye’de bahçıvan olarak çalışmış, emekli olduktan sonra bile parklarda çalışmaya devam etmiş ve neredeyse Belediye’nin maskotu haline gelen bir emekçidir. Belediye’nin ‘Bahçıvan Amca’sı olarak da tanınır. Hatta ‘Bahçıvan Amca’nın, Başkomiser İzzet’in belgeselci karısı Latife Merdan tarafından, 4 sene önce çekilmiş bir belgeseli de vardır. Ama Necmi Ertürk’ü asıl önemli kılan şey, şu an tam 114 yaşında olması ve bir süre daha yaşarsa dünyanın en uzun yaşayan insanı rekorunu kıracak olmasıdır. Necmi Ertürk, rekoru kırmasına günler kala ölür. Latife Merdan’ın bu ölümle ilgili bazı kuşkuları vardır. Cinayetten şüphelenmektedir. İzzet bu iddiayı ciddiye almaz; kim, niye 114 yaşındaki bir adamı öldürmek istesin ki? İzzet ve Latife, Galip Derviş’e danışmaya karar verir.
Derya Köroğlu, ilk ayağı İstanbul olan bir turneye çıkmıştır ama henüz turnenin başında menajeri Kısık lakaplı Sercan Bilir'le sorunlar yaşar. Sercan Bilir, pekiyi bir ünü olmayan, kimin yanında çalıştıysa başını belaya sokmuş bir adamdır. Derya Köroğlu, Kısık' tan borcunu bir an önce ödemesini ister, ödemezse Ankara'yı göremeyeceğini söyleyerek onu tehdit eder. Ertesi gün, Derya Köroğlu'nun katılacağı program için radyo binasına gelen Kısık, arka sokakta vurularak öldürülür. Sokakta onun dışında, Derya Köroğlu ile korkuyla bağıran kör bir kadından başka kimse yoktur. Olay yerine gelen Galip Derviş, şüpheli olarak karşısında Derya Köroğlu'nu görünce şaşkına döner, çünkü Galip ve kaybettiği eşi Belgin, Yeni Türkü grubunun en büyük iki hayranıdır. Galip, olay yerini incelediği zaman, katilin Derya Köroğlu olmadığına emin olur. Ancak bütün deliller ona karşı görünmektedir. Çünkü Kısık' ın o kadar mesafeden kör bir kadın tarafından vurulması mümkün olmadığı gibi, kamera kayıtlarına göre sokağa bu ikisinden başka biri de girmemiştir. Belgin öldüğünden beri eline klarnetini almayan Galip, olayı araştırmayı sürdürürken Derya Köroğlu'ndan sürpriz bir teklif alır. Galip'ten verecekleri konserde, kendilerine klarnetiyle eşlik etmesini ister. İzzet Başkomiser ise onun olaya objektif bakamadığını ve şarkıcıya olan hayranlığının, gerçekleri görmesini engellediğini düşünür. Sonunda Galip'in dikkatli gözlem yeteneği, katilin ortaya çıkmasını sağlar ve Kısık'ın öldürülmesinin ardında bir intikam öyküsü olduğu anlaşılır. Galip ise yıllar sonra ilk kez klarnetini eline alıp, en sevdiği şarkıcıyla birlikte aynı sahnede yer almanın mutluluğunu yaşar.
Hülya'ya gelen bir telefon herkesi çok şaşırtır. Telefonun ucundaki ses, Galip'in abisi olduğunu söylemektedir. Galip durumu inkar etse de, kısa bir süre sonra kabul etmek zorunda kalır. Evet, Fazıl (Erkan Can) isminde bir abisi vardır ve Fazıl'ın aşamadığı bazı "takıntıları" vardır. Fazıl komşusu Füsun'un cinayete kurban gittiğini düşünmektedir ve iddiasını kanıtlamak için kendine göre sağlam delilleri vardır. Füsun’u anlayıştan yoksun olan kocası Hakan öldürmüştür. Galip yardım ettiği takdirde bu olayı hemen çözeceklerdir. Galip "kuruntulu" abisine inanmakta güçlük çeker. Fazıl'ın şüphelerinin peşinden gitmek onların sadece bir cinayeti aydınlatmalarını sağlamayacak, aynı zamanda Galip'e geçmişiyle, en çok da kendi abisiyle ilişkisini gözden geçirmek olanağı verecektir. Read more: http://www.kanald.com.tr/GalipDervis/Ozetler/Galipin-abisi-cinayet-ihbarinda-bulunuyor/4343.aspx#ixzz2XaXdozMV
Galip Derviş, Kıbras’ta meydana gelen şüpheli bir ölüm olayının kaza mı yoksa cinayet mi olduğunu araştırıyor. İstanbul'dan Kıbrıs'a giden ve bedava paraşütle atlama dersi kazanan Mert Uslanmaz adlı bir genç, uçaktan düşerek ölür. Ancak ölüm sebebi, paraşütünün açılmaması değil, havadayken boğulmuş olmasıdır. Yapılan otopside, ciğerlerinin suyla dolu olduğu tespit edilir. Oysa düştüğü yerde su yoktur. Hem vakanın ilginç oluşu nedeniyle, hem de valinin devreye girmesiyle Derviş, Hülya ile birlikte Kıbrıs'a gider. Hülya için güzel bir tatil fırsatı, Derviş içinse tam bir çileye dönüşür bu yolculuk. Daha otele vardıkları ilk andan itibaren birçok aksilikle uğraşmak zorunda kalırlar. Derviş'in, içinde bütün erzakının olduğu bavulları çalınır, her zaman içtiği şişe sudan bir türlü bulamadığı ve dışardaki yiyeceklere güvenmediği için günlerce aç ve susuz kalır, Hülya bütün parasını kumarda kaybeder. Üstelik bütün bunlar yetmezmiş gibi birileri Derviş'i öldürmeye çalışır. Onun davaya danışmanlık yapmasından pek memnun olmayan ve davayla ilgili farklı teorileri olan Kıbrıslı meslektaşları ise, önce Derviş'in yöntemlerine şüphe ve alaycılıkla yaklaşsalar da fikirleri değişecektir. Sonunda aç ve susuz Derviş, cinayetin göründüğü gibi “olağanüstü” olmadığını, geçmişteki bazı olaylarla ilişkisini ve aslında birden fazla cinayetin işlendiğini ortaya çıkarır.
Serdar Tuğla adlı bir sanığın gözaltına alınması sırasında İzzet Başkomiser ve meslektaşları silahlı bir saldırıya uğrarlar ve İzzet yaralanarak hastaneye kaldırılır. Komiser Ahmet, Derviş'in danışmanlığında olayı araştırmaya koyulur. İlk başta saldırının, Serdar Tuğla ile bir bağlantısı olduğu sanılsa da durumun göründüğü kadar basit olmadığı anlaşılır. İzzet Başkomiser vurulduğu sırada, birkaç sokak ötede bir kadın da kendini balkondan aşağıya atarak intihar etmiştir. Galip ise artık “sıradışı” bir insan olmaktan yorulmuştur. O da herkes gibi yaşamak, hayatın tadını çıkarmak ister. Psikolog Fırat'ın önerdiği yan etkisi az bir ilacı kullanmayı önce reddetse de, mutsuzluğa, onu yoran takıntılarına daha fazla dayanamayıp denemeye karar verir. Ancak ilacın etkisi arttıkça Galip'in karakteri, etrafını şaşırtacak ölçüde değişime uğrar. Öyle ki onu “sıradışı” yapan özellikleri tek tek kaybolur. Sonunda, “normal” olmanın tadını çıkararak mutlu olmaya çalışmak ile zor ama “sıradışı” olan eski yaşamına dönmek arasında bir seçim yapması gerekecektir.
Yetim olan minik Can, parkta oynarken kesik bir parmak bulur. Olayı araştıracak olan Galip Derviş, Can'la tanıştığında adeta büyülenir, bu minik çocuk kendine pek benzemektedir. Engel olamadığı bir sevgiyle ona bağlanmaya başlar. Tüm uyarılara rağmen Can'ı evlat edinmek isteyecek ve bir süreliğine bunu deneyecektir. Kopan parmak, zengin bir ailenin oğlu olan keman virtüözü Haluk'a aittir. Haluk kaçırılmıştır ve fidye istenmektedir. Haluk'un annesi Ayşe, kimselere duyurmadan fidye yoluyla oğlunu kurtarmaya çalışacak, bunun için de Galip'ten yardım isteyecektir. Galip bir yandan fidyecileri bulmaya çalışacak, bir yandan da Can adındaki minik benzeriyle tarifsiz bir deneyim yaşayacaktır.
Galip Derviş, bir uyuşturucu çetesinin lideri olan Sümer Ökçe'nin işlediği cinayete şahit olur ve mahkemede ona karşı tanıklık yapacağı güne kadar gözetim altına alınır. Böylece tanık koruma programına uyarak, yanında koruma görevlisi Suat, İzzet Başkomser ve Hülya ile birlikte şehir dışına çıkarlar. Ancak Galip gittikleri yerde, başka bir cinayetten daha şüphelenir. Ona göre gölün kıyısındaki evde oturan Handan Hanım, kocası Hikmet Bey’i öldürmüştür. Galip bunu nasıl ve niçin yaptığını henüz bilmiyordur ama kadının katil olduğuna nerdeyse emindir. Cinayet ipuçları yok edilmeden önce harekete geçmeleri için İzzet ve Hülya'yı ikna edebilse de, Suat bu konuda o kadar istekli olmayacaktır. Bu yetmezmiş gibi arabaları çamura saplanacak, ormanda kaybolacaklar ve Sümer Ökçe'nin adamları tarafından saldırıya uğrayacaklardır. Şehirde kalan Ahmet ise yeni tanıştığı Elvan adlı bir kadına âşık olur. Birlikte gittikleri lokantada açtıkları niyet kurabiyeleri Ahmet'in kafasını karıştırır, çünkü baktığı her fal esrarengiz bir şekilde doğru çıkmaktadır.