Gülfem, Ali Gelik’in tehditleri yüzünden çaresizdir. Yüreği parçalansa da Davut’tan ayrılır ve büyük bir buhranın içine düşer. Bu ayrılığın acısını kalbine gömen Davut ise artık kararlıdır. Önce kayıp tüfekleri Türk Ordusu’na teslim edecek sonra da madenci arkadaşlarının haklarını canı pahasına savunacaktır. Tüm bunlar yaşanırken Malik, Gülfem’i Ali Gelik’ten kurtarmak için planladığı oyunu devreye sokar. Mazisi hicap dolu bir kadın olan annesi Saniye’yi çıkartır karşısına. İki cenah arasında büyük bir fırtına kopmak üzeredir. Verdiği kararları birer birer hayata geçiren Davut kasabayı kasıp kavururken Gülfem’le yolları durmadan kesişiyordur. İki sevdalı ayrı da olsa aşklarının alevi sönmüyordur… Aralarına giren düşmanlara, kaderin acımasız oyunlarına rağmen birbirlerinden vazgeçemiyorlardır. Ve vazgeçmeyeceklerdir…
Gülfem is helpless because of Ali Gelik's threats. Although her heart is broken, she leaves Davut and falls into a great depression. Davut, who buried the pain of this separation in his heart, is now determined. First, he will deliver the lost rifles to the Turkish Army, and then he will defend the rights of his fellow miners at the cost of his life. While all this is going on, Malik activates the game he has planned to save Gülfem from Ali Gelik. He brings his mother, Saniye, who is a woman with a history full of hijab, before him. A big storm is about to break between the two sides. Davut, who puts his decisions into practice one by one, is constantly crossing paths with Gülfem while ravaging the town. Even though the two lovers are apart, the flame of their love does not go out… Despite the enemies that come between them and the cruel tricks of fate, they cannot give up on each other. And they will not give up…