Zeynep, bulduğu ipucu konusunda Serhat’ın kardeşi Cihan Tecer ile iş birliği içine girer. Bu arada Serhat da tüm bunlardan habersiz kendi bulduğu izleri takip etmektedir. Berrak’ın başucuna bırakılan beyaz zambağı görünce aradığı kişiye yaklaştığını düşünür. Bir süre sonra çiçeği bırakanın kim olduğunu öğrenir. Hissettiği şey öfkenin yanında büyük bir acıdır! Cihan’dan gelecek haberi bekleyen Zeynep, Serhat’ın nereye gittiğini öğrendiğinde artık çok geçtir!
Zeynep teams up with Serhat’s brother, Cihan Tecer, to pursue the clue she has discovered. Meanwhile, unaware of any of this, Serhat continues to follow the trail he’s found on his own. When he sees a white lily placed beside Berrak’s bedside, he believes he’s getting closer to the person he’s been searching for. Before long, he discovers who left the flower there — and what he feels is not only anger, but deep pain. While waiting for news from Cihan, Zeynep learns where Serhat has gone... but by the time she finds out, it’s already too late.
Zeynep faz uma parceria com Cihan Tecer, irmão de Serhat, sobre a pista que encontrou. Enquanto isso, sem saber de nada, Serhat segue os rastros que ele próprio descobriu. Ao ver o lírio branco deixado ao lado da cama de Berrak, acredita estar mais perto da pessoa que procura. Algum tempo depois, ele descobre quem deixou a flor. O que sente é uma dor imensa junto com a raiva! Aguardando notícias de Cihan, Zeynep descobre para onde Serhat foi, mas já é tarde demais!
