8. yüzyılda, Orta Asya'da, İslam'ın henüz kucaklamadığı topraklarda vahşi bir çağ hüküm sürmektedir. Çin sivri dişlerini Türk budununa doğrultmuştur, Rus Varegler, Moğollar, Sogdlar, Persler tuzakta beklemektedir. Yetmezmiş gibi, aynı kana atam diyen Türk boyları birbirine düşmüştür. İkisi de Türk olan Gök Hanlığı ile Dağ Hanlığı arasında ise çok büyük bir düşmanlık vardır. Bu siyasi şartlarda, Gök Hanlığı'nın ulu kağanı Alpagu Han, başkaldırmasından kuşkulandığı kardeşi Balamir Yabgu'nun kızını, çolak ve topal oğlu Batuga'ya gelin almaya karar verir. Ailesini toplayıp kız istemek üzere Batı Gök Kağanlığı'na doğru yola çıkar. Yolda onları çok büyük bir tehlike beklemektedir: Çocukluğundan beri intikam ateşi ile yanan Dağ savaşçısı Akkız!
In the 8th century, a savage age reigns in Central Asia, in the lands not yet embraced by Islam. China has pointed its fangs at the Turkish leg, Russian Varangians, Mongols, Sogdians, Persians are waiting in the trap. As if it were not enough, the Turkish tribes that call the same wing "Atam" have fallen against each other. There is a great enmity between the Gök Khanate and the Dag Khanate, both of whom are Turks. Under these political conditions, Alpagu Khan, the great khan of the Gök Khanate, decides to take the daughter of his brother Balamir Yabgu, whom he suspects of rebellion, as a bride for his lame son Batuga. He gathers his family and sets out for the Western Gök Khanate to ask for a girl. A great danger awaits them on the way: Mountain warrior Akkız, who has been burning with the fire of revenge since childhood!