Yusuf batık gemilerin enkazını çıkartıp satan bir denizcilik firmasında çalışıyor. Güzel karısı Meryem ise özel ders veren mütevazı bir öğretmen ve iki aylık hamile. Karıkoca, Bozcaada açıklarındaki batık gemi projesi için çıktıkları bu kısacık yolculuğun, hiç tanımadıkları bir kadının bıraktığı mektup yüzünden bir karabasana dönüşeceğinden habersizdir henüz. Aynı saatlerde, karısının başka bir adamla kaçtığını öğrenen ve yardım istemek için umutsuzca o adadaki tek dostu eski dalgıç Niko’yu arayıp duran zavallı asker Adem ise cinnetin eşiğindedir. Güneş batar, gök yarılır ve o saat geldiğinde kader ortaklarını bir araya getirir. Hayatları kesişen bu dört kişiden birine ölüm yazılmıştır o gece. Geride kalan üç kişinin kalplerine ise cehennem gibi bir sıcak.
They were fellow travelers...Yusuf was working for a company that brought out sunken ship wrecks and sold them. His beautiful wife, Meryem, is a modest teacher giving private lessons and she is pregnant for two months now. They were yet not aware that this short trip they started for the wreck ship project at opens of Bozcaada island was about to turn into a nightmare because of a letter left by a woman whom they did not know at all. Around the same hours, poor Adem, who is an old soldier and just learned that his wife ran away and was hopelessly calling to ask for help from his old diver friend Niko, the only person he knew on that island, is at the edge of insanity. The sun goes down, the sky is thorn apart and when that time arrives destiny makes its sharers gather up. That night death was considered for one of these whose lives intercepted. And a hell like glow for those left behind.
Türkçe
English